30 Ocak 2011 Pazar

Oraya Stad Yapanın...


Şimdi herkesin aklına “aaa maçı kaybettiler ya o yüzden stada sallıyacak”” düşünceleri olabilir ama bugün şu maçı 5-0da kazansak  bu yazıyı yazıcaktım.

1 haftadır düşünüyordum aslında gitsekmi gitmesekmi diye hatta kendi kendime “lan delimi dürttü olm otur oturduğun yerde” diye de en az 10sefer söylemişimdir. Zira İstanbul’un haritasına baktığımda Çekmeköy’ün bi uçta Başakşehir’in bi uçta olduğunuda biliyordum. Hatta çevremdende gitme falan diyenler olmuş en yakınım olan babam gidiceğimi öğrendiğimde bana dicek bişey bırakmadın ne bok yersen ye gibisinden laflar etmişti. Servis ayarlanmış saati falan konuşulmuş biletler alınmış maç günü bekleniyordu artık. 

Servis vardı ya hani rahatız diyoruz kendi kendimize ama nerdeee maç bitti servis yok ortada. Ne demişti  İlyas Salman Hababam Sınıfında “yürümekle yol aşilir” şimdi bende ona burdan sesleniyorum “BOK AŞILIR”. Allah’ın unuttuğu yer diye bi tabir vardır hani olur olmadık yerde kullanmayı severiz onu hatta Çekmeköy için bile kullanıyorlar –çekmeköy’e kurban olurum bugünden sonra- harbiden Allah’ın unuttuğu yer arkadaş ya. Lan yürü yürü bitmiyor yol insan gördüğümüzde seviniyorduk o derece hatta merkezi bi yere geldiğimizde sevinçten köprünün üstünde durup geçen arabaları saydık o derece vahim bi durumdu. Maç falan umrumda değildi zaten sezon içinde 2maçta 4puan alacağı tek takım Beşiktaş’tı  ibb’nin. Adamlar nasıl bi psikolojiyle sahaya çıkıyorlarsa arkadaş anlamak güç.

Son söz olarak hani büyük konuşmayı sevmem ama bi daha o stada giden Cem’in devamını siz getirin işte. Aslında alenen küfretmeyi seven bir insan değilim ama şunu demeden geçmek ayıp olurdu. “Oraya stad yapanın amına koyim”.

21 Ocak 2011 Cuma

Bugün Günlerden Beşiktaş'dı...

Şöyle söyleyeyim çıkıp'da "buca kötüydü" "zaten çözüldüler" dirençleri bu kadar" ve bunun gibi daha birçok mazerete sığınmadan direkt olarak söylüyorum "Takım Takır Takır Top Oynuyor" kardeşim. Bugün bu takımın karşısında kayseride olsa bursada olsa hani onlar büyük takım ya yine 3lük 4lük olurlardı ve evlerine dönerlerdi. Düşünsenize Nobre bile gol atıyor hani daha ne olsun.

Maç başladığı an direkt olarak bu takım 85e geride girse 90da maçı çevirir dedim gerçi sağolsun Beşiktaş'ım buna gerek bırakmadan daha 20.dakikada maçı koparmış ilk yarı biterken maçın 2-1e gelmesini düşünen ve akabinde kanser olma olabilitesi yüksek olan taraftarımıza 3.gol'ü hediye ederek Yeni Yılda Yeni Beşiktaş sloganı ile veda ediyordu. İkinci yarı bi bocalama derken taraftarın itelemesiyle bi baktık 5olmuş ona sevinirken golü yedik gerçi nazarlık olsun oda ayrı konu.

Teknik Taktik detaya girmeden şöyle rahatça maç izlemek ona buna küfretmemek zaman geçiren kaleciye sövmeden -ki buna izin vermeyen bi takım vardı- sahada. Şu finallerin stresini yaşarken maç öncesi aldığım 2güzel haberin üstüne Kaymaklı Ekmek Kadayıfı'nı sen verdin Ey Şanlı Beşiktaş. Tek söyleyecek söz var aslında hani bunca kelimenin yerine;TEŞEKKÜRLER BEŞİKTAŞ...

Şunuda söylemeden edemeyeceğim "Zoruna Gidenin Borusuna Gitsin"

17 Ocak 2011 Pazartesi

Bizim Stadımızın farkı kolonları. [Alıntıdır]

Bu yazıyı yazmamın amacı içimdeki duyguları biraz olsun siz ağabeylerim, kardeşlerimle paylaşabilmek…

Bugün güne başlarken Seyrantepe’den geçtim. Gerçekten güzel, gösterişli bir stat olmuş… Aklıma daha önce yaşadığım bir olay geldi…

Bundan 3 yıl önce bir arkadaşımın ısrarları ile Kadıköy’de rakip takımın maçını izlemeye ikna oldum. Arkadaşımın özel şöförünün kullandığı araçla Saraçoğlu’na gittik. Kendilerinin locaları olduğundan dolayı 5 yıldızlı otel oto parkı tadında bir otoparka girdik. Orada bey diye hitap edilerek karşılandık…

5 yıldızlı bir asansör ile üst kata çıktık. Arkadaşımda büyük bir hevesle bana stadı gezdirdi. Özel yemek yerleri, lüks mağazalar, özel dinlenme odaları, tertemiz tuvaletler… Derken deri koltukların bulunduğu localarına girdik. İçerde bir bayan artık bize hizmet ediyordu.
Derken maç başladı. Bir çoğu içerde televizyondan deri koltuklarına oturup izlemeyi tercih etti… Biz dışarıdaki deri koltuklarda oturduk. Arkadaşım bana nispet yaparcasına ; kardeşim üşüyorsan hemen ısıtıcıları yakalım dedi… Derken devre arası oldu. Bana yemek yer misin dedi. Menüde ne vardı ?

Ekmek arası köfte ? Döner ? Ya da çekirdek? Statta döner yiyelim ayıp olmasın dedim. Aman tanrım döner tabakla geldi. Derken maç bitti arkadaşım döndü ve bana gördün mü bizim büyüklüğümüzü dedi… Güldüm, dedim ahh be kardeşim sen buna büyüklük diyorsun demek. Gel ben sana birde ŞEREF BEY stadında bir günümü anlatayım dedim. Yeşilyurt’ta beklersin sarı dolmuş sırası sana gelmez. Varırsın Taksim’e elinde bir bayrak, başlarsın yürümeye. Yokuştan aşağıya, oradan ver elini BEŞİKTAŞ. Menüde 2 bira, bir ekmek arası köfte. En pisinden. Oradan gidersin stada, hava yağmurlu, donarsın titremekten ama iki satır haykırdın mı sevgini orada gerek yoktur ısıtıcıya! Bastı mı Beşiktaş aşkının ateşi yüreğini, yanarsın zaten. Birde Beşiktaş yenilirse tüm günün yorgunluğu üstüne yürürsün bu sefer yokuş yukarı dolmuşların oraya.. Birde beklersin sıra.. Bunca eziyetin üstüne varırsın evine. Bir çorba içer yatarsın gece. Yattığında ayaklarının altı su toplasa da, içindeki Beşiktaş aşkı ve sevgisi unutturur her şeyi!

İşte bugün Seyrantepe’den geçtim. Hayırlı olsun yeni stadları. Gerçekten çok güzel, eminim güzel yemekler, güzel deri koltuklar ve daha fazlası vardır. Isıtıcılar bile vardır, ısınırlar.

Ama kendi kendime dedim ki ; babam doğru söylemiş. Evin değeri içindeki mobilyalardan anlaşılmaz oğlum, evin değeri içindeki birlik ve beraberlik içtenlik ve huzurdur…

Bizim evimiz sizinkilerden farklı… Bizim evimizin kolonlarının sağlamlığı, birliğimizden beraberliğimizden gelir.

BİRLİĞİMİZ BERABERLİĞİMİZ DAİM OLSUN...


Mehmet Nuri Develier

3 Ocak 2011 Pazartesi

2011'E Dair.

2010 bitti ne zaman başladı ne zaman bitti derken bitti gitti işte. Genel anlamda bakarsak Siyah'ın Beyaz'a atar yaptığı ve Siyah'ların Beyaz'lara farkı koyduğu bir yıl oldu aslında. Sene iyi başlamadı iyide devam etmedi arada sırada reklamvari güzellikler oldu. Yeni tanınan güzel insanlar falan derken 2010 bitti fazla 2010u uzatmayada gerek yok aslında giden gitmiştir gittiği gün kaybetmiştir.

2011 geldi işte. Herkes'de bi "yılbaşında napcan muhabbeti döndü falan derken bir halt yapmadım evdeydim kafamı dinledim kardeşim en güzelide oydu zaten. Ntv'de sürekli eski şarkıların düet'leri evde yenen tavşanka beraber geldi 2011. -hindi yoktu tavşanla idare ettik- . Kaldı ki 2010un son günlerini büyük bir yıkımla geçiren son 1haftada baya sıkıntı yaşıyan birisi olarak şu senenin bitmesini benden çok kimse isteyemezdi herhalde.

2011'de Beyaz'ın Siyah'a 1903boy fark attığı sağlığı olan huzuru bol olan cepte paranın eksik olmadığı -he para demişken piyango'dan ikramiyede aldık- Beşiktaş'ın kupadan kupaya konduğu Dublin'de final oynadığını görmek umuduyla.